Graham Norton, Mail Online’da yazdığı köşe yazılarından birinde gösteri dünyasının en büyük divalarıyla ilgili düşüncelerini paylaştı. Yazının Madonna ile ilgili olan kısmı şu şekilde:
Madonna ve Ben – Karşılıksız Bir Aşk Hikayesi
New York’a son gidişlerimden birinde, bir barda otururken iki çekici adam bana doğru yaklaşmaya başladı. Benimle fotoğraf çektirmek isteyince ben de arkadaşıma üçümüzün bir fotoğrafını çektirdim. Adamlar çok memnun oldu.
Bir tanesi ”Nazik davrandığınız için çok mutlu oldum” diye bir itirafta bulundu. ”Fifth Avenue’de en son yürüdüğümüzde Madonna’yı gödük. Çok heyecanlandık ve ona, onu ne kadar çok sevdiğimizi anlatmaya başladık. Hiç yavaşlamadı. Başını çevirdi, saçlarını savurdu, ‘Merhaba ve hoşçakal’ dedi ve geçti.”
Çok bozulmuşlar mıydı? Tanrıçalarının böyle davranmasını isteyen onlar değil miydi? Şu kesin ki, divalarımızın bize şey gibi… diva gibi davranmasını isteyen bizleriz.
Bunu Madonna’dan daha iyi hiç kimse yapamaz. Tanrı vergisi bir oyunculuğu olmayabilir fakat söz konusu ‘Madonna olmak’ olunca eline kimse su dökemez. Bizim, onun ihtirasının ve ihtiyaçlarının yarattığı tsunamide sürükleneceğimiz kadar özel bir insan olduğuna fazlasıyla ikna olmuş biri.
Graham Norton programı 1998’de Channel 4’da başladığı zaman Madonna en çok konuk etmek istediğim isimlerin başında geliyordu fakat bunun gerçekleşmesi 14 yıl gibi uzun bir zaman alacaktı ve Madonna sonunda mükemmel şekilli poposunu benim kırmızı koltuğuma koymaya hazır olacaktı.
Yapacak çok şey vardı. Herşeyin özel olması gerekiyordu. Evet. Çekimi öğleden sonra yapmak istemişti. Evet. Müziğe kadar herşeyin kendi onayına sunulmasını istemişti. Evet. Daha ne kadar ileri gidebiliriz, diye merak ediyordum. Hangi talep geri çevrilebilirdi ki? Bir tane bile düşünememiştim.
Çekimden birkaç hafta önce onunla tanışmak için Claridge’de bir şampanya gününe davet edilmiştim. Madonna’nın çektiği W.E. filmi için düzenlenmişti. Bir düzine medyatik ismin ve ünlünün bulunduğu şatafatlı bir odada bekliyordum. Sonunda kapı açıldı. Ve kartal karaya kondu. Hepimiz bakmamaya çalışsak da bakmadan edemiyorduk.
Madonna odada insanlarla tokalaşarak ve kısa sohbetler yaparak ilerliyordu. Sanki Sheffield’de bir diş fırçası fabrikasını ziyaret eden Kraliçe gibiydi.
Siyah takımlı bir kadın yanıma geldi ve ”Benimle gel” dedi. Ağzım kurumuştu. İnsan denizini aştıktan sonra kalabalığın merkezindeki ışıltılı adaya vardık. Bembeyaz bir el bana doğru uzatılmıştı.
”Film için tebrik ederim.” dedim.
”Ah, daha önce izlemiş miydin?”
”Hayır, bu gece izleyeceğim.”
”Peki, o zaman tebriklerini sonrasına sakla.”
Daha ilk dakikadan herşey kötü başlamıştı ancak bir şekilde onun gönlünü almayı başarmıştım. Derken sıra bir sonraki zavallıya gelmişti.
O kısa konuşma esnasında biri bizim fotoğrafımızı çekmiş. Çerçevelettim ve şu anda evimde duruyor. Fotoğrafta ikimiz de gülümsüyoruz fakat sadece benim elimde içki var ve ondan on yaş kadar daha büyük görünüyorum.
Arkadaşlarımın yanına geri dönerken tek düşündüğüm nasıl sarhoş gibi hissettiğimi tarif edeceğimdi. Bir süre sonra mutluluk sarhoşluğum geçmeye başladı ve onunla tekrar buluşmak istedim. Üstüne kepek bulaşmış montlarla sahnelerin ve stüdyoların dışında bekleyen insanların bir daha gelip şansını denemeleri gibi birşey olsa gerek.
Nihayet ve nihayet kayıt günü geldi ve ben kendimi ”Bayanlar ve baylar, işte karşınızda Madonna!” diye bağırırken buldum. İşte oradaydı. Sonunda bu gerçek olmuştu.
Show’un geri kalanını hayal meyal hatırlıyorum. Bir gergin bir rahat oluyordum show’da. Artı ve eksilerimizle birbirimizi tanımıştık. Show sonrasında prodüksüyon ekibinden bazı bilgiler aldığım sırada yukarı çağrıldığımı öğrendim. Koşarak çıktım ve buldum. Madonna ve çavresindeki insanlar koridorda ilerliyorlardı.
”Çok teşekkür ederim!” diye bağırdım. Ona olan iltifatlarımı tam dile getirmeye başlamıştım ki sözümü kesti.
”Sadece hoşçakal demek istemiştim.” dedi normal bir insan havasına bürünerek. Sonra bir daha konuşamadık. Arkasından biri geldi ve onun sıradan bir insan olmadığını kanıtlarcasına ona tüylü bir mont giydirdi.
Daha sonra aramızda bir arkadaşlık olmadı. O, soğuk bir star ve ben de gözü korkmuş bir hayran olarak kaldık. Dünyalarımız hiç kesişmiyor.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.