Madonna’nın Yeni Müzikal Yolculuğu

Madonna 2017 yılında oğlu David’in futbol kariyeri için Portekiz’e taşındı ve bu durum yeni albümü Madame X’e ilham oldu. Madonna, Billboard ile yaptığı yeni röportajında albümüne ilham olan müzikten bahsetti. Röportajdan bazı notlar:

– Portekiz’de yaşadığı günlerde arkadaşı Dino Madonna’yı Batukadeiras adı verilen bir grup müzisyenin müziğini dinlemeye götürdü. Madonna konu hakkında: “Daha önce hiç böyle bir şey görmemiş ve duymamıştım. Doğal olarak aklımdan çıkaramadım. Günler geçtikçe, onlarla işbirliği yapmanın ve albümüm için birlikte bir şarkı yazmanın gerçekten özel olacağını düşündüm.” Diye belirtiyor.

– “Hepimiz kayıt yapabileceğimiz tek odaya girdik ancak zar zor sığıyorduk. Bazı sözleri yazmıştım ve onları sadece peşimden tekrar etmeleri için yönlendirmiştim. Birçok kadın solo söyledi ve buna göre hangilerini en çok sevdiğimi seçtim. Antonia ve Bianina, benimle yola devam eden kadınlar. Beni şaşırtan şey, aynı dili konuşmasak bile sadece söylediklerimi değil aynı zamanda melodiyi de tekrarladılar. Kaydımız bu şekilde gerçekleşti: doğru olana bulana kadar ileri geri, ileri ve geri. Mikrofonlarla şarkı söylemeye alışkın değillerdi ve bu da işin komik yönüydü. Benim için inanılmaz bir deneyim oldu çünkü önerdiğim her şeye ve işbirliğine çok açıktılar. Yanlarında ateşlerini ve tutkularını getirdiler. Arkadaşım Dino aracılığıyla onlara şarkının ne hakkında olduğunu açıkladım ve sevdiler çünkü tüm felsefeleri hakları için savaşmak ve kadınların güçlü olmasını sağlamaktı. İngilizce olarak söylediklerimden çok memnundular.”

– “Saatlerce çalıp şarkı söyledikten sonra dua etmemiz için ısrar ettiler. Bu, sahneye çıkmadan önce de okuduğumuz dua olan Amor de Mãe’di. Her şey bittiğinde bu duayı okuduk birbirimize sarıldık ve ağladık.”

– “Daha sonra turnemde onları da sahneye çıkarmanın ne kadar şaşırtıcı olacağını düşündüm ama tabii ki menajerimin bu 22 kadının bizimle birlikte turnede olmasının maliyetine nasıl tepki vereceği de önemliydi. Ama izleyicilerin onların hikâyelerine göz atmalarını istedim. Arkadaşım Dino onlarla iletişime geçerek teklifimi iletti. Bazıları bu kadar uzun süre evlerinden, ailelerinde ayrılamayacağı için yapabilecek olanlar bize katıldı.”

– “Onlarla her gece aynı sahneyi paylaşmak inanılmaz bir deneyim gibiydi. Etrafımda çok güçlü ve tutkulu kadınlarla çevriliydim. Yüzlerce yıldır sürmekte olan bu geleneği dünyayla paylaşmaktan gurur duyduklarını hissediyorum. Sanki birbirimizin enerjisini besliyor gibiydik.”

– “Onlardan dayanıklılığın, birliğin ve birbirine destek olmanın önemini öğrendim. İçinde bulunduğumuz dönemde insanlar birbirlerine yardım ediyor ancak bu ruha her zaman sahip olabilmek önemlidir. Bu düşünce şovuma devam etmemdeki en büyük sebeplerden biri oldu çünkü acı içerisindeydim ve acı çekiyordum. O dönemde bana gerçekten çok destek oldular. Benim için oradaydılar. Gerçek bir kardeş gibiydik. Dünyaya bu insanların var olduğunu göstermek istedim. Ayrı dünyalarımızda yaşamak ve birbirimize karşı savaşma zorunda değiliz. Aslında bir ekip olarak birlikte çalışabilir ve hırslarımızdan uzakta birbirimiz takdir edilebiliriz.”

– “Çok sevdiğim müzisyenlerden biri şovumda değildi ama nereye gidersem gideyim çaldıklarını duymaya çabalıyordum. Onunla arkadaş olduk ve onu evime davet ediyorum. İsmi Kimi Djabate ve Gine Bissau’lu. Yeni albümün deluxe versiyonunda yer alan ‘Ciao Bella’ şarkısında yer aldı. Çok sevgi dolu bir adam ve her şeyin içinde yer alıyor. Beni de birçok fado kulübüne götürdü ve inanılmaz fado şarkıcılarıyla tanıştırdı.”

– “Arkadaşım Dino, Portekizce konuşabilmem ve Portekizce & Creole tarzında şarkı söyleme konusunda bana koçluk yaptı, beni birçok farklı tür ve müzik tarzıyla tanıştırdı.”

– “Portekizce ve Creole tarzında şarkı söylemeyi öğrendim. Şovumda “Sodade” performansında çaldığım 12 telli gitarı ve fado söylemeyi öğrendim. Ne kadar sınırlı olduğumu ve bir müzisyen olarak ne kadar ileri gitmem gerektiğini öğrendim.“

– “Tanıştığım insanlardan, nereden geldiğimizi ve öğrendiklerini paylaşanların dürüstlüğünü asla unutmamak gerektiğini öğrendim. Bunlar onlara atalarından, ailelerinden, birlikte çalıştıkları müzisyenlerden geçti. Onlar da bunları paylaşmak için çok açık ve cömertler. Amerika’daki herkes kendini ‘En iyisi benim. Ben en iyisiyim. Ben zirvede ve bir numarayım. Ben en iyisiyim. En çok izlenmeye ben sahibim. En çok ödülü ben aldım. Ben bir kralım …’ şeklinde etiketlerle sınıflandırıyor. Portekiz’de bunu yapmıyorlar. Tek yapmak istedikleri müziklerini, sevgilerini ve bildiklerini diğer insanlarla paylaşmak. Bu özellikle çok nadiren takdir ediliyor.”

– “Portekiz’e taşındığımda sadece ‘futbolcu annesi’ olacağımı ve futbol maçları izleyeceğimi düşünüyordum. Bu müzikal deneyimleri yaşayacağımı düşünmemiştim”